Geçen yazıda yazacağıma söz verdiğim Niyaz konserine geldi sıra. Bu yıl Caz festivalinde katılabildiğim tek etkinlikti, ama çok doyurucuydu. Sadece müzikal olarak değil üstelik! Üstelik canım arkadaşım Helin'in doğumgününde geldiler. O da buna çok sevindi. En sevdiği grup adeta onun doğumgünü için İstanbul'a gelmişti, Helin konserdeki en mutlu insandı bu açıdan :)
Biraz Azam Ali'den ve grubu Niyaz'dan bahsetmek istiyorum.
Azam Ali İran asıllı bir etnik müzik sanatçısı. İran'da doğmuş, çocukluğunda bir kaç yıl da Hindistan'da yaşamış. 79'da yaşanan İran devriminden sonra, her aydın ailenin yaptığı gibi onun annesi de kızına düzgün bir yaşam verebilmek umuduyla bir çıkış yolu aramış ve 85'te ülkeden uzaklaşarak Amerika'ya göçmüş. O bir göçmen kuş anlayacağınız. Müziği de ortadoğunun, mezopotamyanın özünü taşıyor.
Mükemmel bir sesi ve tahmin edeceğiniz üzere de çok mistik bir havası var. Matrix ve 300 gibi filmlerde ve Prince of Persia gibi projelerde de bir kaç şarkısıyla rastladınız ona aslında. Solo kariyerinden ve diğer grubu Vas'tan bu yazıda bahsetmeyeceğim. Grubu Niyaz eşiyle birlikte çekirdek kadrosunu oluşturdukları bir etnik müzik grubu. Etnik öğeleri elektronik teknolojiyle harmanlayarak, yerel enstrumanlar ile yaptıkları müzikle bir büyü yapıyorlar sahnede. Bugüne kadar iki kez Grammy'e aday gösterildiler ve bir çok iyi sanatçıyla ortak projelerde yer aldılar. Tutulup kalıyorsunuz. Grubun kadrosu zaman zaman ve gittikleri ülkeye göre değişiyor. İstanbul konserinde dünyanın en iyi udilerinden biri olarak tanınan Naser Musa'da Niyaz ile sahnedeydi. Ayrıca ismini tam olarak anlayamadığım için iletemediğim Hindistan asıllı ritimcileri ise, mükkemmel ötesi bir performans sergiledi. Hele konserin sonunda bizim ısrarlarımıza dayanamayarak bis yapmaya geldiklerinde çaldıkları ikinci şarkı olan "Dilruba" şimdiye kadar dinlediğim albüm ve konser kayıtları içerisindeki en iyi "Dilruba" yorumuydu. Onun ritimleri herkesi başka bir dünyaya götürdü, eminim. Azam Ali'nin sesi ve yorumu için ise söyleyecek söz bulamıyorum. Sahnede konser boyunca onu hayran hayran izleyerek, kendi icadı olan Kaman adlı enstrumanla eşlik eden eşi Loga Ramin Torkian da çok yönlü bir müzisyen. Zaten sahnedeki herkes bir çok enstrumana hakim olan çok iyi müzisyenler. Hepsinin adını anmak istiyordum ama konseri anlatmaya sabırsızlanıyorum şu anda.
Ortadoğudan kardeşlerimiz, Azam Ali dile getirdi bu dostluğu şarkılarının arasında... O kadar duygulandık ki bazı anlarda. Hemen hepsi göçmendir Niyaz'ın. Hemen hepsi savaştan, darbelerden, kandan muzdarip ülkesini terketmek zorunda kalan sanatçılardır. Azam Ali İran'lı. İran'daki devrimden sonra ülkeden kaçmak zorunda kalmışlar zamanında. Azam'ın sahneden üzerimize tüm naifliğiyle savurduğu cümleleri herşeyi anlatıyor; "Sizler o kadar şanslısınız ki, kendi ülkenizde özgürce yaşayabiliyorsunuz. Türkiye'ye her geldiğimde kendimi evimde gibi hissediyorum. Dilerdim ki bizim de sizinki gibi bir ülkemiz olsun. Çünkü vatanı insanın annesi, babası gibidir, seversiniz. İyi de olsa kötü de olsa seversiniz. Çünkü o sizin bir parçanızdır." Ve ardından Filistin'li Naser Musa'yı yanına davet etti, bir ağıt yaktılar. Herkes gözyaşlarına boğulmuştu, çünkü onlar bizim acı dolu komşularımızdı!
Konserde biri bis sırasında olmak üzere iki defa Türkçe olarak seslendirdikleri "Beni beni" türküsüyle hepimize güzel bir jest yaptılar. Konser sonunda organizasyonun bize çok hoş bir sürprizi oldu. Ufak bir dinlenme molasından sonra imza ve tanışma için tekrar mekana döndü Niyaz. Bir çok insan zaten dağılmıştı, rahatça yanlarına gidip biraz sohbet etme imkanmız oldu. Biz önce Azam Ali'nin yanına gittik. Yanımıza Cd almadığımız için biletlerimizi imzalattık. "To Zeynap..." :) Tahmin edeceğiniz üzere çok sıcak kanlı, bizden insanlardı onlar. Gerçekten sanat yapan hümanistler oldukları her tavırlarından belli oluyordu. Sıcak bir gülümsemeyle, geldiğiniz için teşekkürler, dedi
yanına her gelene. Ardından Naser Musa'ya yöneldik. O anda kendisiyle de fotoğraf çekinmeyi akıl edemedim, çünkü öyle bir an yaşandı ki... "Siz bizim komşumuzsunuz Naser, acınızı paylaşıyoruz. Bu akşam burada olduğunuz için çok teşekkürler, çok güzeldi her şey. Ama beni ağlattınız, bir gün her şey daha iyi olur ve evine dönebilirsin umarım." dedim. Sımsıkı sarıldı bana, belli ki o da kelimelerle anlatamayacaktı o anda duygularını.
Yine iki şarkı arasında tüm bu yazıyı yazmama sebep olan cümleleri döktü dudaklarından Azam Ali; "Biz, ortadoğulular, hepimiz kardeşiz. Hepimiz sımsıkı bağlıyız aslında birbirimize. Geleneklerimizle kültürümüzle... Kocaman bir ülkeyiz biz beraber. Umarım bir gün burada da barış dolu günler yaşayacağız sevgili dostlarım!"*
*Konser sırasında yaptığı konuşmalardan aklımda kalanlarını dilim döndüğünce Türkçeleştirerek paylaştım. Biraz eksik biraz fazla olabilir. Ama önemli olan zaten ne anlatmak istediğiydi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder