Kutlayalım çocuklarımızın acılarına bakamayan gözlerimizi...
Kutlayalım daha çocuk olamadan kadın olmaya zorlanan bebelerimizi. Yüzsüzlüğümüze cila atalım, yüzsüzlüğümüzü yüceltelim.
Daha Siirt olayını duyalı bir kaç gün oluyor. Kaç gündür uykularım huzursuz. Düşünüyorum da; "Siirt olayından
sonra 23 Nisan buruk şimdi. Ne yüzle kutlayacağız çocuklarımızı?" diye soruyorum kendime sürekli.
Yakaladığını beceren hasta zihniyet, şimdi çocuklarımızın eteklerine yapışıyor!
Bu ülkede namus, erkek hegemonyasında ve "sadece benim ailemden olanlar" ile sınırlı... İnsan hakkı diye bir şey ise yok. "Benden olmayan ölsün" mantığındaki insanların ne "Avrupa ahlaksızlığı" diye tutturdukları şeyden bahsetmeye hakkı var, ne de din ve ahlak kılıfına büründürdükleri "namus" kavramından... (Laf arasında; Zaten bu toplum zenginlerin oğlanlara tecavüz ettiği, fakirin ise eşşeklere tecavüz ettiği bir geleneği de barındırıyor içinde, inceden inceye...) Yazıklar olsun tabi... Onca gündemin içerisinde bence ülkemizin en büyük sorunu hala ve ne yazık ki "cinsellik". Hem nasıl olur da daha genç kız bile olmamış küçücük bir kıza kabarır bir erkeğin cinselliği???
Peki ya susanlar?
Her gün yeni bir rezalet, yeni bir istismar haberi çıkıyor meydana. Çok temelden bazı şeyler aşındı toplumumuzda, çoğunluk farkında değil veya gözlerini kapatınca her şey yok oluyor zannediyor. Bu devekuşu mantığından uzaklaşarak biraz sorumluluk alalım. Suçu önlemeye giden yol suçluya göz yummamaktan ve insan olmaktan geçiyor!Bugün Siirt'te susanlar, doğuda kendini asan veya intihara zorlanan kız çocuklarının ana-babaları, erkeklerle konuştu diye diri diri mezara gömülen kız çocuklarının akrabaları, töre diye dedesi yaşında erkeklere dini nikah adı altında peş keş çekilen kız çocukların aileleri, abileri... daha niceleri... Sustukları için suça ortak değiller midir ki? Hatta köyün bakkalı, kasabı, orada görev yapan genç öğretmenler, asker, polis, komşu? Onlar da görmezden geldikleri gerçeklerin altında ezilmezler mi?
Tacize, Tecavüze hayır! Çocuk istismarcılığına hayır!
Yayın yasağı varmış bir de!
Bu yayın yasağına uymayan bir kaç gazeteci dışında ülkemizde cesaretli bir yayın kanalı yok mudur? "Siirt'teki rezilliği duydunuz mu?" diye sorduğum insanlar, "Yoo, ne olmuş ki?" diye soruyorsa eğer, bu basının suçudur! Onlar da suça ortaklardır, tıpkı Siirt'teki yüzlerce suskun gibi...
Susma kamuoyu! Yayın yasağı varsa internete de yok ya! Yay, duyur var gücünle... Böyle olayların azalması, tekrarlanmamak üzere bitmesi bu bilincin kazınmasıyla sağlanabilir. Unutmak, üstünü örtmek, görmezden gelmek ve SUSMAK suça iştirak etmektir!
Unutmayın! Örtmeyin! Susmayın!
1 yorum:
Çok kalın bir tabaka örtülmüş kalkmıyor. Becerenler iyi becermiş bu milletin geçmişini,bu anını ve geleceğini.
Sonuç; Her kezi pisliği ucundan da olsa bulaştır ve vatandaşlık bilincini,insani duruşunu yok et!
sonuç; Tam onikiden isabet. Başarı...
Biraz daha zorlamalı, biz bizim kaderimizi değiştirecek etkiyi yapamasak bile, döngü bize yardımcı olup kendi olağan değişimini yapar bir gün!
Yorum Gönder