Teknik ister, diyor, teknik ister...
Akşamdan kalmalığın beynimi kemirdiği bir sabah... Uyanmakla uyanmamak en büyük iki mesele hayatımda. Tamam diyorum, gayret kalk! Şiş gözlerle aynaya bakarken saçlarımı fark ediyorum. Darma duman ama düzeltecek vakit yok. Çıkmalıyım işe geç kaldım.
Deniz yolu mu metrobüs mü? Yol kenarında dengesine durup bir sigara yakmanın tam sırası şimdi. Metrobüs galiba... Evet artık kalabalık erimiştir.
İlk duraktan binersem herşey yoluna girecek. Şiş gözlerim iner bu arada. Karşıdan karşıya geçmek zor, herkesin acelesi var.
İlk durak için bu kalabalık haksızlık değil mi? Elimde bilgisayar, dosya, çanta. Tamam başarabilirim, ama önce bir portakal suyu! Yok yok bir sigara daha yak, çok kalabalık.
Akbil'i bas, sıraya gir, halin yok ilerleme dur, o kapı buraya denk gelecek bir şekilde.
1. Metrobüs tam durmadan doldu. Şimdiden camdaki yanaklar netleşmeye başladı, ı ıh bu olmaz.
Hah bu tam yakında açtı kapısını, doldu...
Bir portakal suyu alayım ben. Buna bineceğim, ama neden itiyorsunuz kuzum? ben daha önce gelmiştim.
...
10. Metrobüs, önüme çıkanı sakatlanmaya kararlıyım! Ah be teyze yazık sana, neyse, binemedim. Teyze; "teknik ister bu iş, bunlar öğrenmiş anacım" ben:" gel teyze el ele tutuşup ağlayalım, belki acırlar"
Ah! Kapı önümde açıldı! Tam 25 dk olmuş, bunu hak ettim, boş koltuklardan gözüm kamaşıyor. Şuna mı otursam yoksa buna mı? Teyze oturuyor, ama ama ne oluyor ne itiyorsunuz elim ağır benim durun! Hah şuraya ilişeyim ben. Amaaa! Abi ayıp ama kobra gibi kıvrılıp koltuğa inmeye başlayan popomun altından geçip o koltuğa oturmak oldu mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder