22 Temmuz 2019

Velev ki yorgunuz...

Develi pireli bir masal anlatmak isterdim size şu anda. Lakin develerin pirelerce telef edildiği, güneşin değil ama pencerelerin balçıkla sıvandığı günlerden geçiyoruz.


22 Şubat 2016

Vücuduna tatlı bir sıcaklık yayıldığında, geç olacak...

...

Diğerlerine yukarıdan bakmanın tüm bedensel komplekslerine ilaç olacağını düşünenler gibi gidip kendine bir topuklu ayakkabı almakla başlayabilirsin mesela...

Omuzları dik durduğunda sanki her ay başında üstüne üstüne gelen kira yükü daha fazla onu ezemezmiş gibi hissedenler gibi şık bir vatkalı ceket de giyebilirsin.

Tüm derdi sabahtan akşama kopek gibi çalıştığı halde bir türlü kendini insan gibi hissedemeyeceği, kurumsal bir iş bulmak olanlardan biri olabilirsin.

Yani mesela hangimiz "oku, adam ol" zokasını göz göre göre yutmadık ki? Modern kölelik ekranlarında göz pınarlarımız kuruyuncaya ve sırtımız eğilinceye kadar klavye dövmekle övünmedik? Analarımız gibi çorba karıştırmamakla, üç gün savaş çıksa unla suyu karıştırıp ekmek yapamayacak kadar beceriksiz olmakla büyük onur duymadık mı? O zokalar ağzımızdan taşarken hangimiz bir dolu beyaz gömlekli ruh hastasının oyuncağı olmaya gönüllü olmadık?

Şimdi size iğne bile sokmayacağım. Çuvaldızın tamamının bana batmasına razıyım. Ama ne olur yanıt verin. O boktan yaşamlarınızı allayıp pullamaya yarayacak anlamsız bir kartvizit için kaç yılınızı heba ettiniz?


19 Şubat 2016

Öç alabilme gücü...

Jerzy Kosinsky, Boyalı Kuş kitabında "Kendi kendine yaşardı insan. Gönül rahatlığına erişmeyip yapmadığı bir işin pişmanlığıyla kıvranarak kendi gözündeki değerini yitirirse, sürgüne gönderilip lanetlilerin dünyası üzerinde sonu gelmez bir yolculuğa çıkan ifritlere dönerdi. Kendine saygısını yitirir, yaşamının anlamı kalmazdı. Her birimize değer kazandıran şey bize küfredildiği zaman bunun öcünü alabilme gücümüzdü." der. (E yayınları,Çev. Aydın Emeç)

Kosinsky kara vicdanları yıkayıp temizlemeye yönelik mi yazmıştı bu kitabı, yoksa bir intikam biçimi olarak mı bilmiyorum. Gün savaş günüydü, hava cehaletten göz gözü görmeyecek derecede kararmıştı. Herkesin acısı başka birinden çıkıyordu… Her ikisi de olabilir.

Ama benim bugün kafamı dönüp dönüp kurcalayan şey, insanın kendi gözündeki değeri canlı tutmanın ne denli zor olduğu… Kendi gönül rahatlığıyla, istediği gibi yaşamak; lanetlenmeden yaşamak; kendine saygını yitirmeden yaşamak…?


Evet, diyordu ki; "her birimize değer kazandıran şey bize küfredildiği zaman bunun öcünü alabilme gücümüzdü". Var mı böyle bir gücünüz?


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...