29 Mayıs 2009

2009'un Laneti

2009 benim için uğursuz...
Ben senelerin bir uğuru olduğuna inanırım. İyi ya da kötü, bazen de nötr olurlar. Ta başından da belli edeler renklerini. O yıl nasıl başlamışsa öyle devam eder. Ama ben bilinçle yaşadığım ve tam olarak hatırladığım seneler arasında bu kadar uğursuz, bu kadar çiğnenip yutulması güç, ağır bir sene daha görmedim.
Popüler bir söylem vardır ya, "yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder" diye... topu sana atan bir cümledir. O cümleye göre sen belirleyebilirsin yeni gelen yılın uğurunu. İyi girmeye gayret edersen iyi devam eder. Ama hayır ben buna katılmıyorum. Sen bazen hiç de kontrol edemezsin önündeki zaman diliminin uğurunu.
İnsanın başına bir şeyler gelmeye başladığında sökülen bir örgü kazak misali, ilmek ilmek çözülmeye başlıyor hayat. Bir o yandan bir bu yandan atıyor da atıyor ilmekler, müdehale etmeye çalıştıkça daha da dolanıyor birbirine. Ve sonunda pes ediyorsun, ta ki çıplak kalana, yeni bir başlangıç yapana dek.
Aslında sökülmeye çok önce başladı ilmeklerim, fakat bu senenin ayrı bir laneti var benim için, inanıyorum.
Ve sebebini de biliyorum... Anlatamıyorum...
Dilim bir gün çözülür diye korkuyorum. Çözülür de daha büyük lanetler yağar üzerime. Beni karanlık tarafa düşürmek için çekiştiren o minicik el, haklı intikam savaşını verirken onun güçsüz ellerine direnemiyorum zaman zaman.
Tamamen çıplak kalmayı bekliyorum... Yeni başlangıçlar için...

28 Mayıs 2009

Takıntı, acı, güç...Amin!

Bu aralar feci bir biçimde şarkı sözlerine, okuduğum kitabın satır aralarına, sokaklarda asılı afişlerin içindeki ufak ayrıntı kelimelere ve daha nice şeye takılıyorum. Takılıp düşmüyorum, dolanmıyorum sözcüklere ama üzerinde fazlasıyla düşünüyorum. Bazen de tıpkı "Araf"ın Zarpandit (Gail)'i* gibi olumlu-olumsuz, hayırlı-hayırsız mesajlar-anlamlar çıkarırken buluyorum kendimi. Nicedir dinlediğim ama ne dediğine kayıtsız kaldığım bir şarkının sözlerine kulak kabarttım bugün de, yani az evvel...

"Twenty three
Im so tired of life
Such a shame to throw it all away
The images grow darker still
Could I have been anyone other then me? "**

"Ahhh! Yapma ama" dedim hoparlöre dönüp. "O kadar da acıklı değil, insafsızlık yapıyorsun şimdi!" 23 bu kadar kötü olmamalı, olamaz, olmamalıydı...
Her yılın sonunda bir düşünce sarar, geçen yılı iyi-kötü tüm gelişmeleriyle genel bir değerlendirmeye alıp, bu yıl neler oldu hayatımda? diye sorarım. Bu yazıyı da belki geçen Aralık'ta yazmam gerekirdi, fakat o dönemde henüz şu anda bulunduğum yere uçmamıştım...bulunduğum yere dalmamıştım...bu kadar yüksekten atlamamıştım hiç. Tuhaf-kötü olaylar, yaşanırken o ana kadar başına gelenin en kötüsüdür. Yıllar sonra bir başka olay hayatının en kötü olayıyken, dönüp diğerini hatırlamazsın bile. Eğer hatırlıyorsan o genel geçer bir şey değil, derin-ağır bir yaradır. Hatırlamaktan kastım anımsamak değil. Hatırlarken değerini yitirmiş biçimde de dillendirebilirsin bir olayı. Zihninden en ufak kırıntısı geçerken yüreğinde de sızısını, boğazında düğümlerini hissedebildiğin bir hatırlama benim kastettiğim. Çok nazik, kırılgan insanların sarsak acılarından da bahsetmiyorum ben. Bazı şeyler vardır diyorum! Naifçe anamazsın! Sesin patlar içinde!
O bile iyileşir zamanla kısmen, bu kadar acıklı duruma düşemezsin;

"Twenty three
Im so tired of life
Such a shame to throw it all away
The images grow darker still
Could I have been anyone other then me? "**


Kötü bir mesaj verdi bana bugün bu şarkı, her gün neşeyle keyifle dinlediğim şarkıya ilk kez kalbimi açtım çünkü. Kulak kabarttım sesine... Bu kötü bir işaret mi diye korktum hatta. Ama hayır, Nietzsche'yi andım sonra, rahatladım; "Beni öldürmeyen şey, güçlü kılar."
AMİN
AMİN



*Elif Şafak "Araf", Metis Yay.
**Dave Matthews "Dancing Nancies"

26 Mayıs 2009

KAP

In the studio plastico...Get into a smaller size! E haliyle...

Bir şeyler için çabalamak gerekiyor ama tam şevki aldığınızda benim gibi kendi duvarlarınıza çarpıp tıkanıyorsanız o iş zor... Bir konuda kendimden çok emin olduğumda, yüzde yüz başarı alacağımı bildiğimde, o şey için çabalama ihtiyacı ve gerekliliğimi de kaybediyorum. Hata mı ediyorum? Hep zorun peşinde koşar da iyi olduğun konuları es geçersen, hiç kimse senin bir konuda iyi olduğunu keşfedemez.
HaH! İşte burada nereye geliyorum biliyor musunuz? "İnsanlardan banane? Onlar aslında hiç görmezler..." Bu kafamdan dışarıya şiddetle başveren bir laf değildir , aksine gayet sakin, omuz silkerek... böyle çok da umursamadan, kendiliğinden çıkan bir laftır ağzımdan. Boşvermek de değil, anlatamıyorum, tıkanıyorum bu durumu anlatırken...
Oldukça umursamaz, bir o kadar da hassassa eğer zihnin,
sürekli birbirine dolanıp dolanıp birbirine karışamayan siyahlarla beyazların varsa,
yani griye ulaşmak konusundaki arzuların her zaman canlı değilse,
üstelik istediğinde de inatçı köşelerin buna izin vermiyorsa...
Reddettiğin sistemin içinde eriyip gittiğini farkettiğinde bile kaçıp gidemezken (Ve bunu alıntılamadan edemeyeceğim!) Sahip olduklarının sonunda sana sahip olduğu bir köleysen (F.C.99)
O kadar da masum sayılmazsın. Masum sayılmayız. Masum sayılmam. En azından kendimle olan savaşımdan bir galip çıkartana dek.
Ya taşıp dökülecek, ziyan olacaksın, ya da küçülüp kabına sığacaksın, bu kadar mı yani ???


20 Mayıs 2009

Çocuk Şarkıları, Eleştiri 1; Mini Mini Bir Kuş ve Bencil Çikolar

Bu aralar çocuk şarkılarına dikkat kesildim. Aklıma geliyor bazı bazı. Sonra yetişkin aklımla karışıyorum çocuk işine. Mana arıyorum, kızıyorum, hatta ve hatta bazen ideolojik buluyorum. Bir örnekle açıklamak isterim bunu;
"Mini mini bir kuş donmuştu
Pencereme konmuştu
Aldım onu içeriye
Cikcikcikcik ötsün diye
Pırpır ederken canlandı
Ellerim bak boş kaldı"
gelelim benim bu konudaki yorumuma

Mini mini bir kuş donmuştu- Eee olur öyle, doğanın kanunu bu? Hanım evladı mısın?

Pencereme konmuştu- E konacak yer mi bıraktınız cikciklere? Orman yanar, orman kesilir, dört yan beton olur, gariban cikcik kona kona senin boklu pervazına konar işte ancak!

Aldım onu içeriye- Sebep?

Cikcikcikcik ötsün diye- Faşist misin? Çocuklara böyle şeyler aşılamamak lazım aslında, neymiş efendim kuşu eve alacakmış da o da ona cikcik ötecekmiş! Yok yaaa! Sebepsiz yardım da etmeyin diye aşılıyor çocuğa, bir çıkarınız varsa, mesela güzel bir nağme işitecekseniz yardım edin, aksi taktirde gebersin pezevenk mantığı. Bu mudur yani? O da sana ötmek için yapışıp kalmıştı zaten pencerene. Ulan ayrıca donmuş hayvan, az bi ilgi göster, bi hohla ısıt, mama ver su ver ne bileyim! Bu ne bohem ya. Ölmek üzere olan hayvana diyor ki cikcikcikcik öt! İşte çocukları zorbalaştıran nokta burada, bu noktayı yakaladınız mı?
Aman bırakmayın o zaman :D

Pırpır ederken canlandı- Vuhu huuuu büyük olay...

Ellerim bak boş kaldı- Ne bekliyordun velet!? Hayvana iki kuruşluk yardım edeceğine şarkı çığırır, bir de ciklemesini beklersen olacaklara hazır olman gerekirdi. Buradan şu dersi çıkartabilirsin ki, hiç bir canlı candan önce cananı düşünmez, düşünemeeez. Ayrıca kaldı ki sen de pek yardımsever sayılmazsın. Belki o pencereyi açmasaydın bir kedi açlıktan kurtulacaktı, kedi daha büyük daha aç, donmuş gıdaya karşıyım ama o anda imkanlar dahilindeki tek gıda o olabilir onun için. Şimdi sen doğanın dengesini bozdun mu bozmadın mı? Bana onu bir söyle?

Çocuklara böyle şarkıları öğretmeyelim, sonra bakın insan-ı kamilin psikolojisi ne hale geliveriyor. Çocuk bunun kafasına uyuyor yardım etmesi gerektiği yerlerde şarkı söylüyor, laylaylom cikcikcik takılıyor ve sonunda insan oğlu böyle yalnızlıkları hak ediyor. E şarkıdaki misal bencil olursan, böyle elin boş götün yaş kalıverirsin. Hadi bakiym...



Bahar Sıkıntısı

Şiddete meyilim var.
Dün ilginç fikirler üretip durdum, aslında çok eğlendim, sonra durup üzerinde düşününce karşı durduğum şiddet yaklaşımına ne kadar yakın olduğumu keşfettim. Şiddet eğer bir sorun çözme biçimiyse cehalet ve güç yetirememe, bir iktidar nesnesiyse faşizm, zevk için-spor olsun diye ise psikopatça bir eğlencedir. Benim ruhumdan geçenler de sonuncu şıkka uygun düşüyor. Zira ne cahilce bir güç yetirme oyununa girerim, ne faşistlik yaparım. Ama can sıkıntısından şiddet üretebilirim, yok yere psikopatlık yapabilirim. Kafamdan geçen garip düşüncelerde biraz da insanları deneme isteği vardı. Toplumu deneme... Toplumu bilimsel açıdan değerlendirmek bir yana(o işin tahsil kısmı, an itibarıyla başka bir noktada duruyorum), toplumsal kuralları zorlamak ve insanların tam da sabır diye adlandırdıkları o gereksiz boyuneğmeyi de beraberinde getiren duyguları deşmek ve denemek istiyorum. Çomak sokmak fikirlerine, üstlerine yürümek, sonra da gelecek tepkinin şiddeti oranında zarar görmek belki de... Bu zarar ancak yeni bir şeyler öğretebilir bana, korkuyu ise asla.
Yolda yürürken insanların gözlerine bakmak istemiyorum. Her baktığım göz bana tanıdık bir şeyler veriyor çünkü. Ben bu insanları tanıyorum. En basit haliyle bir çoğu olduğu gibi saf, hiç değişmemiş, gelişmemiş, üzerinde kafa yormaya gerek kalmayacak kadar standart şemalara oturtulabilen cinstenler. Hani marketten bir şey alırken markasıyla, boyutuyla ne bileyim kilogramıyla görür,tanır ve alırsınız ya, işte Yurdum İnsanı dedikleri şey de bir marka ve sonuna kadar standart. Özgünlük boyutunda olanlar ise çıkıntı, yeterince özgün olmadıkları gibi üstüne bir de ucuz bir taklit gibiler (ne diyorlar ona? ÇAKMA-yeni nesil Türkçe sözlük hedesi-) İşte şiddet duygumu tetikleyen şeylerden biri de bu. Ne standartını ne de çakmasını sevmediğim memleketimin insanları. Ne kadar sevgisiz, vah yazık diye düşünebilirsiniz, düşünün, çok da ... (Çok da nanay -kibarca ima edilen küfürler-)
Bugünlerde böyleyim işte...Bahar sıkıntısı germiş içimi...

18 Mayıs 2009

Bahar, Kavak Ağaçları, Alerji, Astım ve Ex-Alkolik Hâletiruhiye

Az önce arkadaşımla paylaştığım bir düşüncemi buraya da yazmam gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu konuda sayfalarca sıkıntımı dile getirebilirim. İstanbul'a ne işe yaradığı belli olmayan ve hatta hakikaten bir halta yaramayan binlerce kavak ağacını dikenin allah belasını versin...
Bu girizgahtan sonra, ilkbaharın bu güzel görüntüsü, sıcağı, coşkusu bir yana, ben her bahar nefessiz kalıyorum. Hani bir şarkı vardı ya "Ben her bahar aşık olurum" diye, yok! Alerji, astım krizlerini aşarsan illa bi fingirdersin de o kadarına enerjim kalmıyor oksijen sevdam yüzünden. Yine gelsin antihistaminler, dekonjestanlar ve benzeri yardımcı hap-sprey-ne ararsan hedeleri...
Aşık da maşuk da olamazsın bu havasızlıkta, bünye kabul etmez.
Ayrıca hakikaten birileri açıklayuabilir mi, kavak ağacının bilinen herhangi bir faydası mı varmış da biz kadir kıymet bilmezlik yapıyoruz?
Alkolle ilgili ciddi sıkıntı ve kazaların yaşandığı dönemi mişli geçmiş zamanda bıraktığımdan beri, keyfe keder 1 - 2 kadeh dışında ağzıma değdirmediğim, eskisi kadar ilgi duymadığım o terletici, bunaltıcı ve fakat güzel kafa yapıcı içeceklere, ertesi sabah baş ağrıları-mide krampları-bağırsak sorunlarına rağmen yeniden bir meyil hissetmekteyim. Belki de baharın şu yan etkilerini hızla atlatabilmek umuduyla şu bir iki ayı kafası iyi geçirmek iyi olur diye bir iç geçirme olabilir bu benimkisi. Aman alkolle yaklaşmayın ama mümkünse, başlamamak başlamamak başlamamak...başlamak istiyorum nihayetinde. Zaten kim ki bir şeyden şiddetle kaçınır, mutlaka ona karşı tutku duyuyordur. Bağımlının da mayasında vardır bu. Valla!

15 Mayıs 2009

Nereden çıktı şimdi bu "Nar Ağacı" diye sorarsan?

Nar berekettir, nar açık ufuktur, nar candır...
Biri bin eder, cennet meyvesidir, hakkında yüzlerce efsane vardır, kimi halklar onu kendine mal etmiştir,
yayılmanın, bilgeliğin, dünya vatandaşı olmanın simgesidir.

Nereden çıktı şimdi bu nar ağacı diyenlere cevaben...

07 Mayıs 2009

Manevi mirasım...

annemden; panik atak, uyku bozukluğu (genetik miras olarak envayi çeşit alerji, anneanne tarafından 6 çeşit kanser geçmişi, dolaşım bozukluğu, kansızlık ihtimali...) Hass
babamdan; ayran gönüllülük, saçma boyutta gereksiz dürüstlük ve hayatı altüst edecek kararlar aldıran derecede gurur (genetik miras olarak, tansiyon, kalp büyümesi, ritim bozukluğu, kilo almaya meyil ihtimali...) K?zg?n
(ikisinden gelen güzel yemek pişirme yeteneği var bi o olumlu galiba Smile )
bir dedemden asabiyet, bir kıvılcımla parlama özelliği Shocked
diğer dedemden bencillik Rolling Eyes

çok şahane manevi miras Bravo bravo aileme Bravo

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...