06 Ağustos 2009

Karşı Mahalle

Bugün Ayşe Arman'ın geçen ay boyunca gündeminde tuttuğu "karşı mahalle" yazı dizisini okudum. Ondan böyle bir çalışma bekliyordum zaten nicedir. Her ne kadar içerik olarak sosyolojik bir kaygı taşımadığı çok belli olsa da, yarıda kesmeden, sayfa değiştirmeden, kuzu kuzu okuyup bitirebildiğime göre ilgi çekici bir yazı dizisi olduğunu söyleyebilirim.

Orada çok meraklı, içindeki çocuğu sürekli devrede tutan ve hatta kadınlığı ile çocuk ruhunun savaştığı bir insan var. Her şeye burnunu sokmak, deneyimlemek, sonra da çocuk heyecanıyla yüksek sesle, yutkuna yutkuna anlatmak istiyor deneyimlediklerini. Yaptığı büyük bir olay değil aslında. Türk filmlerindeki gibi, bir masalın kahramanı olmuş bir kaç günlüğüne. Farklı bir dünyada yaşamış.

Bir şey dikkatimi çekti. Demek yıllardır ne kadar elitist yaşamış, ne kadar kendi çevresinin içerisinde hapis kalmış ki, türbana girerek halk arasına girdiğinde deneyimlediklerine bu kadar şaşırmış. Etrafında hiç türbanlı bir kadın olmamış mesela. Hiç onlarla sohbet etmemiş. Onların da kendileri gibi konuştukları, ortamını yaratıp bikiniler giydiklerini görünce büyük şok yaşamış. Kendisini o kadar kapalı bir çevreye hazırlamış ki, o kadınların arasında Arabistan'dan gelmiş gibi, biraz aşırı kapalı kalmış. İşte buna biraz şaşırdım. Kendisini okurken keyif alırım, özellikle de kafamın çok dolu olduğu dönemlerde okurum ki iyi zaman geçireyim. Yani aslında kendisinden büyük beklentilerim olmadığı gibi, iyi ki de böyle yazıyor, dediğim bir gazetecidir. Herkes de ciddi olacak, akademik değerlendirme yapacak diye bir kural yok.

Yazmak, hele ki çok okunan bir gazetede yıllardır önemli bir okur kitlesine yazmak... O yazı dizisini okurken aklıma takılan ve üzüldüğüm tek şey şu oldu; Keşke okurlarına daha yakın bir dünyada yaşayabilseydi. Hani Hıncal Uluç da geçenlerde dedi ya "Ayşe'nin Dubai yılları hem kendisi, hem gazetecilik adına kayıptır." diye. Bence de doğru söylemiş. İnsan içine karışmak, insani ve mesleki anlamda çok şey katar insana...

Aslında Ayşe Arman diyince aklıma lisede öğrenci olduğum dönem geliyor. Çok sevgili Ali hocam, okulumuzun müdür yardımcısı, edebiyat öğretmeni Ali hocam; "Sen büyüyünce Ayşe Arman olacaksın, sende o ışık var!" demişti şakayla karışık. Yazdıklarımı okuyordu. Aslında o dönemlerde sadece deneme yazıları ve ufak tefek öyküler yazıyordum. Yıllar sonra üniversite bitip, şu anda çalıştığım iletişim şirketine girip, burada kurumsal yayınlar için editörlük ve yazarlık yapmaya başlayınca Ali hocama haber saldım :) Bakın ben yazarak para kazanmaya başladım sonunda, dedim. O da şöyle karşılık verdi ; "Eeee adam olacak çocuk bokundan belli olur."

Benim şu serbest çağrışım ağlarımdaki tuhaf bağlantı noktalarıma herkes gibi ben de şaşırıyorum bazen. Konudan konuya o kadar hızlı atlayabiliyorum ki, konunun ilk halini unutabilmekle beraber, sonradan kendime şaşırabiliyorum bile. Neyse, öyle işte...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...