30 Mayıs 2011

İstanbul'da İETT savaşları vol.3

Her şey her zaman olduğu gibiydi de, çitlemese iyiydi...


İstikamet Mecidiyeköy-Kadıköy
Araç: 500A
İklim: Nemli
Trafik: Akmıyor

Nüfusu normalin üzerinde bir otobüs yolculuğundan ne beklersiniz? Nemin, yapış yapışlığın, off puff seslerinin yoğun olduğu; sıkıntılı, bunalımlı, sıradan bir İstanbul iş çıkışı yolculuğu işte...

İlerleyemiyorum, elimde de -hay aksi- kocaman bir torba, tutunacak yer olmadığından çeşitli akrobasi hareketleriyle dengede kalmaya çalışıyorum. Çok zor olmuyor, çünkü tüm kenarlarımdan bir insana dayanmış durumdayım. Üstelik bir süredir duruyoruz zaten, düşmek kolay değil.

Bu ses ne? "Çıt! çıtırt!"

Peki ya bu koku? (yanık gibi ama değil, acı gibi o da değil, bir şey bu, tanıdık bir şey...)

Arkamı dönüp bakamıyorum... çatlıyorum.

Sonunda dönebiliyorum arkamı, gözüm sesin geldiği yere, muavinin oturduğu o yükseltiye yöneliyor hemen... Çıt çıtırt! "İlerlesene abla", Çıt çıtırt! "abicim bak kenarda boşluk var, önü boşaltalım" Çıt, Çıt Çıt!

O ne ya? Çekirdek çitliyor adam. Baya bildiğin gevşekçe oturmuş, tek ayağını aşağı salmış, arkasına yanpiri yaslanmış, elinde kocamaaaan bir paket çekirdek, çitliyor.

Bize bakıyor, yola bakıyor, köprüye bakıyor, arada pff pff diye dudağına yapışan kabukları da içeri tükürerek çitliyor. Dünyanın en geniş adamı bu.

Dünyanın en sıkıcı işini yapıyor, dünyanın en yapış yapış aracında, yürümeyen trafikte saatlerce oturuyor, tv yerine bizi izleyip çitliyor işte...

En güzel duyguların insanı muavin!

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...